17 Kasım 2008

isteksizlik ve kaytarmak

niye kaytarıyorum? başka bir deyişle "niye elim bir işe gitmiyor ve kaçamaklar buluyorum". isteklerim ile yaptıklarım niye çelişiyor. bu sorulara the now habit'in çok güzel cevapları var. ben aşağıda bu cevaplar sanki benim duygularımmış gibi yazacağım. böyle yazarak bende olan bir düşünce var ise onu da ortaya çıkarmış olacağımı umuyorum. tabi kitabın bu nedenleri aşmak için önerileri de var. peki siz kendi cevaplarınızı benimle paylaşır mısınız?

"elimdeki işi yapmak zorundayım" diye düşünüyorum.
buna örnekler. bu akşam ders çalışmak zorundayım. bu kitabı okumak zorundayım. derse gitmek zorundayım. bu hafta bu işleri bitirmek zorundayım. haftada üç kere spor yapmak zorundayım.

bu durumda içimde isyanlar başlıyor hemen. "niye zorundayım", "bana ne, yapmayacağım işte", "zaten bu işi yapmak zorundayım, yapacağım ben bu işi ama önce şunlara bakayım." "önce masamı ve ya odamı toplayayım, sonra çalışırım." "bir emaillerime bakayım, bir gazeteye bakayım, bir arkadaşı arayayım, dur dur bulaşıkları yıkayayım, sonra çalışacağım. zaten zorundayım". bu iş dışında yaptığım hiç bir işin anlamı yok. o zaman mal mal oturayım. "hayallere kaptırmak da çok güzel"

bir kere isteksizleşiyorum. o işi zevksiz, zoraki bir yük olarak görüyorum. sonra yapacağım şeyi sanki bana zorla yaptırıyorlar gibi hissediyorum. kendimi zorunluluklara boğulmuş bir mazlum olarak görüyorum. başkaları ne güzel bunu yapmak zorunda değiller diye düşünüyorum. yani bu işten zevk almam imkansız hale geliyor. yaratıcı fikirler bulma şansım azalıyor. çabuk bitirme şansım kalmıyor.

soru: zorundalık sıkışmışlığını nasıl aşarım?

başarılı olamayacağım
tam olarak "bu işte başarılı olamayacağım" düşüncesi dile gelmese de bu anlama gelen düşünceler çok oluyor. "bu beğenilmeyecek", "off aman daha bitmesi gereken şu kısımlar da var, bu iş çok büyük çok". "öylesine bir iş çıkacağına hiç iş çıkmasın".

zaten sonuçta önemli birşey olmayacaksa niye çalışayım diyorum ve zaman ayırmak istemiyorum. öbür yandan da bu işe çok önem verdiğim için bu işe çalışacam diyerek zamanımı ayırıyorum ama mal mal işlerle uğraşıyorum. stresten donuklaşıyorum. uzanmak isteği basıyor. ya da başka bir iş çıksın da bu işten kaçayım diye bekliyorum.

soru: başarı korkusunu naşıl aşarım

hayat çalışarak mı geçecek
işler kafamda döndükçe, stresi üzerime üzerime geldikçe işlerin zevki kaçıyor. bir yerde bu kadar çalışmaya dur deyip eğlenmek lazım. hem iş hem eğlence bir arada olmuyor. ya bu işi bitirmek için dinlenmekten vaz geçecegim. sevdiklerimle zaman geçiremeyeceğim. hobilerimle ilgilenemeyeceğim. bunların ikisi bir arada olmaz. o halde salak mıyım ben çalışayım? yürüyen de bir yolda kalan da. hepimizin sonu ölüm.

soru: ya iş ya eğlence-mutluluk çelişkisini nasıl aşarım

bu işi bitirmem lazım
bu işi nasıl bitirebilirim. o kadar çok parçası var ki! hiç bir şey yapamıyorum. elimi kaldıramıyorum. bir parça işe başlasam ne olacak ki. küçük bir parçayı halletmişim ne olmuş halletmemişim ne olmuş.

soru: işi bitirmem lazım tıkanıklığını nasıl aşarım

otoriteye karşı isyancıyım
bana emredemezsiniz. tamam belki açık açık söyleyemiyorum ama bana şu işi yap bu işi yap diyemezsiniz. açık söyleyemiyorsam ben de ayak diretirim. bahaneler bulurum. uyuşuk davranırım. bu işi bir şekilde aksatırım.

soru: otoriteye karşı isyanı nasıl aşarım

yukardakileri hallettim ama hala olmuyor
ben bu işi yapmayı seçiyorum, üstelik başarısız olmaktan da korkmuyorum. sevdiklerime, hobilerime ve de dinlenmeye yeterince vakit de ayırıyorum. yine de olmuyor.

benim cevaplarım
yukarıdaki sorulara benim cevaplarım iki kitapta oldukça güzel anlatılmış. the now habit iç dünyamın ve yaptıklarımın uyumlu olmasında çok güzel yol gösteriyor. iş bitirici (getting things done) ise benim gibi verimli çalışma konusunda hassas birinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılıyor.

3 yorum:

EmRe SeLeS dedi ki...

Mustafacigim,
Kendinden beklentilerin cok mu fazla acaba? Hatali, eksik, yetersiz isler uretmeyi sahiplenmekten mi korkuyoruz acep? Hep basaran ve titizlikle her seyi dusunen Mustafa disinda bir Mustafa daha var mi acaba? Tasiyabileceginden fazla mi yuk aliyorsun? Benzer sorulari ben de kendime soruyorum acikcasi. Her gun 10 saat calisip aksama hepi topu kendime en fazla 4 saat ayirabilmek cumartesi dahil calismak bana da abuk subuk geliyo. Simdilerde bi yazi yazma isi icat ettim kendi kendime ve keske ona daha cok vakit ayirabilsem. Haftada en az 3 gun spora gidiyodum. Gitmeliyim diye gidiyodum. Meli malilar insanda stres yaratiyo. Istiyorum-istemiyorum diye gitmiyo malesef. Bazen de spora gitmek istemiyorum ve gitmiyorum. Gidilmeli stresinden hemen kurtuluyorum o zaman. Her gun ise gitmeliyim, az paraya cok calismaliyim yerine de gecinmek icin paraya itiyacim var burada bu sekilde calismayi seciyorum demek daha iyi geliyo. Eger hevesten cildirdigim ve yine para kazanabilecegim baska bir is olursa onu yaparim. Aslinda herseyin secimden ibaret oldugunu dusunmek bana iyi geliyo. Aliskanliklarimizdan bunu diyemiyoruz. Yapmaliyim yerine yapmayi seciyorum denebilir; bilmiyorum. Eger bunun bir secim oldugunu hissedersek. Eger tatmin olmuyorsak baska secenekleri de deneyebilecegimiz ortaya cikar. Yapilmali, yapmaliyim diyince olay tek kutba indirgeniyo ve alternatifi olabilecegini dahi hayal edemiyoruz. Onemli olan hangi noktada tikandigimizin farkina varmak. Ben genelde sectiklerimde isime yaramayanlari bana zarar verenleri cok iyi farkedebiliyorum, harekete gecmeye de karar verebilyorum ama hareket noktasinda tikaniyorum. Hareket etmemi engelleyen ne ona bakmali. Sanirim bir tarafim bir turlu ikna olmuyor. Ikna olmayan tarafim da direndigi icin hareketimi engelliyor. Neye ihtiyaci var o tarafimin onu dinlemeliyim diye dusunuyorum. Genelde bizi engelleyen, tembellestiren, kaytaran tarafimiz aslinda en az dinledigimiz tarafimiz oluyo. Kendi icimizdeki kutuplar dengeye gelmeden de tatmin olmamiz cok zor. Ben hareket tikanikligimi asabilmek icin once ipleri serbest biraktim. Yap-yapma gerilimi kordugumumu daha cok cekistirip cozulmez hale getiriyo. Ipler serbest kalinca gerilim ortadan kalkiyo en basta. Gerilim olmayinca cozum icin dugumde hangi ip hangisinin altindan geciyo onu gozlemleyip gevsetip dugumumuzu cozebiliriz. Dolayisiyla kaytaran tarafi ve isi zorunluluk olarak goren tarafi bir konusturmali birbiriyle ;) Ne istiyolar?

Adsız dedi ki...

Zorunluluk cümleleri, -meli -mali ifadeler ve gereklilikler, aslında istemediğimiz halde, edilgen bir şekilde olaylara maruz kaldığımızı gösteriyor. Bu durumda “o zaman bu eylemi neden yapıyorum ” diye sorgulamalara geçiyorum ve düşününce aslında o gereklilik durumlarının da benim tercihlerimden oluştuğunu görüyorum. Tabi kendi sorgulamalarımda toplum baskısından kaynaklanan ya da hayır diyememekten kaynaklanan durumlar da olduğunu görüyorum. “Zorundayım, gerekiyor” gibi ifadelerde aslında kendi tercihlerim değilmiş gibi oluyor, bilinç, bilinçaltı, evren vs bunu bu şekilde algılıyor ve direnç gösteriyorum. Onun için, halen daha bu konuda zorlansam da, zorunluluk cümlelerimi tercih ediyorum, hatta şiddeti yoğun ise istiyorum ifadelerine dönüştürüyorum. Tabi bir tek cümleleri değiştirmek ilaç etkisi yaratmıyor çünkü bir ses "hehe kendini kandırıyorsun, zorundasın" diyor:)) Bunun içinde o anda zorunluluk gördüğüm şeyi neden yaptığımı, en üst hedefimi bulana kadar sorguluyorum. Bu işi gerçekten istiyor muyum, gereklilik gördüğüm şeyin bana ne faydası olur gibi sorular soruyorum, hatta bunları yazıyorum. Bazen ana hedefleri unuttuğum, kaybettiğim, küçük-büyük iş arasındaki ilişkiyi kaçırdığım için sızlanmalara, kaçışlara başlayabiliyorum. Bunlar arasındaki hiyerarşiyi, asıl isteğimi, kendime hatırlatınca daha durağan bir hale dönüşüp, başlayabiliyorum.

Bazen başka etkenlerde asıl yapacaklarımı yapmamı engelliyor ve bu sanki yapacaklarımı yapmak istemiyorum duygusunu yaratıyor. Bu durumlarda gerçekte ne beni alıkoyuyor diye sorguluyorum...O an kitap okumak istiyorsam, ertesi gün sınav da olsa o kitabi okuyorum.. Ama 100 sayfa okuyacaksam 50 sayfa okuyorum ve o an sadece kitaba yoğunlaşıyorum.

Ben son anada bırakıyorum işleri. Buna da şöyle bir cevap buldum, işler yetişiyor mu-->evet,
Kendime vakit ayırıyor muyum---> evet... Aslında beynimde bilinç dışı bir şekilde, zaman biçiyorum ilgili ise. Forward çizelgeleme yerine backward yapmış oluyorum, stresli oluyor ama daha az direnç gösteriyorum, kendimi zorlayınca hiç yapamıyorum, onun için bu şekilde kendimi kabullenmeye çalışıyorum..

Başarı korkusu olmaz mı:))) Hem de nasıl... Buna da iki şekilde yaklaşıyorum
1))) Daha önce buna benzer bir şey yaptım mı, sonuçları nasıldı, buna benzer bir durumda başarı örneklerim var mı?
2))) "En kötü ne olur, en kötü şey olsa ne olur, kendimi en kötü sonuç olsa ne kadar sürede toplarım" sorgulamalarını kullanıyorum. Bu sorgulamalarımı ve cevaplarımı yazıyorum, yazınca sanki daha kaliteli düşünüyormuşum gibi geliyor.

Hedefe ulaşmak için, hedefe ulaşım aşamalarını çok küçük parçalara ayırınca, asıl hedefi kaybediyorum, o bende çok işe yaramıyor. Daha genel ana başlıklara ayırıyorum. O başlıklara çek atmak, süper bir tatmin sağlıyor:))

Otoriteyi sevmiyorum, hatta kendi otoritemi de sevmiyorum. Çok time-table şekilde plan yapamamamın sebeplerinden biri de kendi otoriteme karşı çıkmam. "Hayır yapmıyorum işte" diye kendime de karşı çıkıyorum, onun için zamanı daha genel başlıklar ile koyuyorum. Mesela yıllık hedeflerim oluyor, onları o yıl içinde yapma kararı alıyorum ve genelde yapıyorum da, ama saat tabanlı bir çizelgeleme bende gerginlik yaratıyor. Otoritenin gereklilik cümleleri hoşnut etmese de" amacıma ulaşmak için bunu yapmalıyım çünkü bu amacı ben seçtim" gibi bir yaklaşım olabilir…

Bazı adımları çok bilinçsizce yapıyorum. Mesela 3 ay gibi bir surede cok sayıda yabancı dizi seyrettim, nedeni yok, boşluktayım vs. Ama asıl sebebi bilinçdışı bir şekilde inglizceye odaklanmış olmam. Fakat o dizileri bu farkındalık ile satın almadım. Bu şekilde olaylar çok oluyor benim hayatımda farkındalıksız-farkındalık diyorum ben bu halime:))) Sanırım iç ses dinleme olayları ile ilgili.

Mustafacım benim yöntemlerim beni bir yerlere götürüyor, çok iyi-planlı olmadığım kesin. Çok daha mükemmel şeyler yapabilirim ama mükemmelliğin de sonu yok:))) Hayat keyif alınca daha da güzel, bu da tercihlerime ve önceliklerime bağlı. Farklı karışımlar deniyorum, tercihler ve öncelikler açısından:)) Hayat statik olmadığı için, tercihler, önemler, istekler de zamanla değişiyor. Çözüm yöntemlerim de değişiyor tabi….

sinsi sansar dedi ki...

Bu basligin uzerinden bayagi bir zaman gecmis, ama yine de yazayim bir iki sey..

Bu 'isteksizlik ve kaytarmak' kavramina gavurlar procrastination diyorlar.
Bu kavram hepimizin basina musallat oluyor ara ara. Mukemmelliyetcilik endisesi yada sevilen bir is de olsa o isi gozde buyutmek, can sikici bir isteklislige sebep olabiliyor.

Boyle zamanlarda "structured procrastination" yapmaya calisiyorum.
Yani erteledigim o en onemli is yerine daha once ertelenmis baska bir isi yapiyorum. Elbette daha once erteledigimi soyledigim isi ertelerken de ondan daha az onemli bir ise vermistim kendimi zamaninda.

Boyle bir siralama yapmak,isleri
tartip, dogrusal olmayan bir siralamaya tabi tutmayi gerektiriyor. Kucuklugumden beri yapiyorum bu isi ve ilerlememi sagliyor takildigimda bazen. Ogrendim ki bu isin sanatini anlatan bir sayfa var, buyrun:
http://www.structuredprocrastination.com/