25 Haziran 2010

mardin: dillerin, dinlerin ve tarihin bal renkli kenti


muhteşem rehberimiz mehmet'in zinciriye medresesinde çektiği bir fotoğraf.
geçen ay bir haftasonumuzu mardin'de geçirdik. tam anlamıyla büyülendik mardin'den. medeniyetler, tarih, estetik, manzara ve lezzet aklımda kalanlar.


deniz gibi ova manzarası var mardinin. rüzgardan toz olmaz ise süriye'ye kadar açık bir alan.
mardin kürtlerin, arapların ve az sayıda olmakla beraber süryanilerin diyarı. zaten yerel halk ya arapçayla ya da kürtçe konuşarak birbiri ile anlaşıyor. ilk günki ilkokul öğrencisi rehberimiz, hem kürtçe hem arapça hem de türkçe konuşuyordu. tabi halktaki bu çok seslilik eserlere ve yemeklere de yansımış. kiliseleri, camileri ve medreseleri oldukça ihtişamlı.

süryani kilisesi. süryani çocukların oyun alanı

net olarak şunu söyleyebilirim: hayatımda yediğim en lezzetli yemeklerdendi mardin'de yediklerim. hele bir cerciş murat konağı var ki sormayın. bir gazetecinin ifadesi ile mardine gidip orada yemek yememek, mısıra gidip piramitleri görmemek gibi bir şey. cerciş murat konağı bir bağımlılık yaratıyor. ankara'da öyle bir yer olsa her hafta gitmek için bir bahane yaratırdım. genelde restaurantların ya lezzeti iyidir, ya konumu, ya servisi falan. öyle bir restaurant düşününki size şunları veriyor: tarihi ve çarpıcı bir mekan, ultra lezzetli yemekler, çok iyi bir servis ve süper estetik bir sunum. evet evet bunların hepsi aynı anda var.

mor gabriel manastırının içindeki bir oda. 1600 yıldır bu odada dua ediliyor.
genel olarak mardinde taş işlemeciliği kendini gösteriyor. eski yapılar hep bal renginde süslenmiş taşlardan. şehrin büyülü havası biraz da bu taşlardan geliyor.

bize tarihi bir hava yaşatan zinciriye oteldeki odamızın girişi


mardin merkezdeki medrese ve camiler çoğunlukla artuklulardan kalmış. artukluların eserlerine (zinciriye medresesi ve camisi) hayran kaldım. benim şimdiye kadar en beğendiğim minare zinciriye camisine ait. insan düşünmeden edemiyor, artuklular döneminde bu eserler yaratılmış da niye devamı gelmemiş.

mardin-midyat'ın konuk evi

mardinin içi bir günlük bir dolaşma. mardinin çevresinde görünecek yerler ise iki gün istiyor. biz ise bir gün ayırabildik çevresine. çevrede görünecekler: hasan keyf, midyat, dara antik kenti, mar gabriel manastırı, deyrulzafaran manastırı. biz deyrulzafaran ve dara'ya gidemedik.

hasan keyf'ten bir görünüş.

mardin'de turizm patlama döneminde ve acayip yükselişte. bazı emareleri şunlar: hilton yapılıyor, havaalanı iki katına çıkarılıyor. on sene içinde çok değişecek mardin. uyarmadan edemeyeceğim: gördüğüm kadarı ile turistlerden ne para koparırsam kardır anlayışı yaygın. birinin 5 dediğine öbürü 20 diyor. seri üretimdeki şaraba evde üretiyoruz diyor. kliması bozuk araba kiralıyor, bilmiyordum diyor. taksiciler müşteri içerdeyken kavga ediyor. bu tarzların engellenmesi lazım. gerek valisi, gerek belediyesi ve gerek etkin insanları ile mardin'in seviyeli bir turizm şehri olmaya hazırlanması gerekiyor.

dicle kenarında kahvemizi yudumlarken

1 yorum:

Selma dedi ki...

ne güzel oldu senin gözünden Mardin'i gezmek.. Görmeyi çok istediğim kentlerden biri, belki sonbaharda gidebilirim :)