21 Aralık 2006

ask uzerine birseyler

ne psikologum ne de beyinle ilgilenen bir bilim insanı. buna rağmen bütün insanlar gibi benim de aşk üzerine konuşmaya hakkım olduğunu düşünüyorum. bu yazıda önce aşkın içerdiğini düşündüğüm bir iki özelliği açıklayacağım. aşk neden vardır sorusuna doğal seçilim açısından bir fikir sıkıştıracağım. sonrasında ise aşk kalıcımıdır, sevgiyle bağı nedir, nasıl dönüştürebiliriz gibi sorulara ufak yanıtlar vereceğim. bu yazıya çok güzel yorumlar geldi. bu yorumların her biri ana yazı olabilirdi. onları gözden kaçırmayın derim.

kendini yok edis
isteklerin, korkularin, bencilliklerin, kurallarin, hobilerin, arkadaslarin, ailen... sana ait ne varsa hepsinin onemsizlestigini, yanip kul oldugunu gorursun. kendini baska bir varlikta eritirsin. ben sozcugu ile aran acilir, sogursun o sozcuge.

yuceltme
evet belki askin mutluluk ile bir turlu bagdasamamasinin nedenidir bu yuceltme. gercekten de asikken yucelir hersey, ama elbet kavusma ve alisma duygusu ile bas edemez bu yucelik. ondan sonra baslar askimiz sevgiye donusebildi mi sorulari.

bir yanin uyusmasi bir yanin hassaslasmasi
oyle ilgincki bu duygu icinde iken bir yaniniz uyusuyor. o yandan gelen bilgileri algiya donusturemiyorsunuz. ya hassaslasan yanlar. bazi acilardan algi o kadar hassaslasir o kadar farklilasir ki, onlar sayesinde daha once yasamiyormusum, yasadigimi hissetmiyormusum diyorsunuz. o kadar farkli bir algilamada yasiyorsunuz ki. o algilarin keyfini cikarmak lazim, kolay degil asik olmadigimiz (dogal olarak omrumuzun onemli bir kismi) zamanlarda o deneyimleri yasayabilmek.

askin dogal secilimdeki etkisi uzerine benim soyle bir dusuncem var:
toplumsal yasamimiz aile yapisina cok bagli. bu yapiyi surdurebilmek icin iki insanin beraber yasayabilir olmasi gerekiyor. beraber yasayabilmek aliskanliklarla cok catisan bir durum. iki tarafinda kendi aliskanliklarini baya bir orselemesi gerekiyor. bu da iliskinin basladigi evrelerde oluyor. bu evrelerde o aliskanliklarin catismasini asabilecek enerji bence asktan geliyor. dolayisi ile ask egilimi agir basanlar kendini donusturup cogalabiliyorlar. yada asktan dolayi insanlar kacamak yapiyor, ve sonuc gene cogalma oluyor.

kalicilik
ben askin kalici olmadigina inaniyorum. cunku insanin kendini yok ettigi bir surecin cok uzun surmesini beklemek gercekci degil. bu konuda "zerda" dizisinden bir alinti yapacagim. bu dizinin bana tek kattigı bu basit sozdur, ama bu soz icin bile iyiki cekilmis bu dizi diyorum.
"iki insan birbirini severse ve kavusursa mutluluk olur,
biri sever biri sevmez ise ask olur,
ikiside sever ama kavusamazlarsa efsane olur"
evet cok basit geliyor ama bence o kadarda gercekle ortusuyor. askin kalici olmasi icin sevenlerin kavusamamasi lazim.

sarmalanma
"sevmek sarmalanmaktir bir bakima" denmis. ne dogru demis. bir asigin digerine "ben sende kendimi sevdim" demesi ne kadar da dogal geliyor. oyle bir sarmalanacaksin ki kendinde asagilik, eksik gordugun bir sey kalmayacak. usumen gececek. zeminin kaydigi hissi ile guvensizlige kapilmayacaksin, aksine zeminsizken nerde oldugun farketmeyecek. sarmalanma bence ask ile sevginin ortak bir yani, boylelikle de askin sevgiye donusebilmesinin anahtari.

yoldas olabilmek:
bence askla bir araya gelmis insanlarin mutluluklarinin devami icin yoldas olabilmeleri gerekir. nedir yoldaslik: bence olabildigince ayni idealleri paylasabilmek, benzer degerleri ve ilkeleri paylasabilmek, engelleri elbirligi ile asabilmektir. ama bundan da zor olan ama olmazsa olmaz olan birsey vardir ki o da: gidilen yolun sizi beraber donusturmesine izin verebilmektir. aslinda soyle ozetleyebilirim. iki insanin yolu birsekilde cakismis ve ask olusmustur. bunun devam edebilmesi icin birbirine bagli bicimde hem bundan sonraki yollari birbirine yaklastirabilmek hem de yolda beraber donusebilmek gereklidir.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Yukaridaki yazinin 'yuceltme' kismini biraz daha acmak istiyorum. Karsimizdaki insani yuceltmek ve kendimizi ona tabi etmek.

Bu hisler elbette bir gun sonuyor, karsilikli yasanmisliklar artinca, sorumluluklar baslayinca, beklentiler agir basinca iliski dedigimiz birlikte hayat carkini dondurme islemine donusuyor. Tek tarafli asklarda da bitiyor bir gun, insanin icinde bir uhde kalsa da heyecan sonuyor. Ancak bence bunun sebebi bir insanin kendisini cok uzun sure curutemeyecegi icin sevmeyi birakmasi degil. Bence bu pek curutucu bisey degil esasen (her ne kadar askindan delirecek seviyeye gelip kendini curutme zaman zaman yasansa da). Eger insan o ani yasamayi severse hic degil. Sevdigine sahip olma, onunla olma beklentisinin icinde bogulmayip, onu sevmekten, dusunmekten, seyrek de olsa gormekten konusmaktan hoslanirsa cok da guzel hisler yasanir.

Bence sevmeyi birakmaktaki asil sebep insanin sikilmasi, biyerden sonra beklentilerin baslamasi ya da artmasi. Cunku insan yine gidip ayni seyi yapiyor. Birini birakinca baskasina asik oluyor ayni seylerin olacagini bile bile. Buradan askin pek de insana bagli olmadigina gecmek istiyorum.

Seni mi seviyorum, yoksa seni sevmeyi mi seviyorum?

Birini gormekle baslayan, tanidikca daha cok sevgi duyulan ve gerisinin umursanmadigi bir surec ask. O kisinin sicakligini ozlemek, sarilmak istemek, yuzunu seyretmeyi istemek insanin icinde olan bir sey. Hissetmek istedigi ihtiyac duydugu bir sey. Bence bu askin karsidaki insandan oldukca bagimsiz oldugunu gosterir. Her ne kadar insan bazen kendini sevdigi insan icin yaratilmis hissetse de ayni hislerin tekrar tekrar baska insanlara da hissedilebilecegini biliyoruz. Hatta ayni kisiyi sevmek bile bir zamanlama meselesi. Aklimiz baska birindeyken, hayatta bazi dertlerimize yogunlasmisken, ask olmasa da sevgi ihtiyacimizi yakin cevreden karsilayabiliyorken gonlumuzu kaptirmadigimiz birine, diger zamanlarda asik olabiliyoruz. Aslinda biz gonlumuzu kaptirmiyoruz. Gonlumuzu istedigimiz zaman sunuyoruz, muhtelif alicilardan begendigimize asik oluyoruz:)

oyluuu dedi ki...

Ben ispirin yazısındaki "aşkın sönmesi ve kalıcı olmaması" üzerine birşeyler yazmak istiyorum. Aslında iki kişi arasındaki aşkın hiçbirzaman bitmeyeceğine sadece vücut değiştirmek gibi anlam değiştireceğine inanıyorum. Önce birinin gözlerine, bedenine, sözlerine aşık olabilirsin, sanki o kişi seni kendine dünyadaki enönemli varlıkmış gibi hissettirir, sonra beraber aynı yolun eri olursunuz, düşünceleri paylaşımları, yorumlarına olan hayranlıkla dolar yüreğiniz, eksiklerini söylerken, sana destek olurken, ruhunu dokunur ve dersin ki ben ona asigim, cunku o gozlerde aradigin baska seyler olmustur ve onlari da bulursun, hayat devam ettikçe insanı bekler daha zor anlar, yakınını kaybedersin, hastalıklarla uğraşırsın, o aşık olduğun bu sefer desteğindir, senin istediğin de budur, yani bence aslında aşk hep var, insan dönüştükçe aşık olduğu kişiyle beraberse bu dönüşüm, aşk hep o yolda var, sadece 20 yaşında, 30 yaşında, 50-60 yaşında aşk farklı hissediliyor, o hisler için arkadaşlıktır, hayat boyu destektir deniyor ama bence onlarda sonuna kadar aşk, ben dedemin babaanneme aşık olduğunu düşünüyorum 80 yaşında ve de bu aşk tabi ki 20 yaşındaki kuzenimin sevgilisine duyduğu hisler gibi değil. Yaş değiştikçe duygular ve istekler değişiyor o duygularla örtüşen bi aşk arıyo insan, ne mutlu bulana.

Yilmaz dedi ki...

Askın kalıcı olabilmesi için sevenlerin kavuşamaması lazım... Bence bu sözde mantıksal bir hata var. bu önermeyi şöyle değiştirmenin yaşama daha yakın olacağını düşünüyorum; Birine kavuşamayacağını bilmek aşkı doğurur... Dolayısıyla senin aşkın kalıcı olabilmesi için varlığını şart koştuğun şey bence aşkın başlangıç noktası... ki kavuşmaktan anladığın fiziksel bir kavuşma değildir bazen fiziksel olarak yan yana olduğun birine kavuşamazsın, ondan istediklerine kavuşamazsın, onun senden beklediklerine kavuşamazsın ve kavuşamadığın an aşk başlar... bir düşünsenize tamamen kavuşabildiğiniz, içini dışını bildiğiniz birine aşık oldunuz mu hiç? Evet yanıtı bana hemen şunu sorgulatıyor; aşkı nasıl tanımlyorsunuz? tanımı yapmaya kalkışmayacağım ama sadece şunu söyleyebilirim ki kesinlikle yüksek tutkuyu içeriyor... bu durumda zaten kavuştuğunuz bir şeyi nasıl yüksek tutkuyla arzulayabilirsiniz?

decato dedi ki...

Evet, bu konusmalarin ozu aslinda askin tanimina gidiyor.

Hem Mustafa'nin hem yorum yazanlarin saptamalari cok yerinde, dolu dolu. Ama herkes icin biraz farkli bisey galiba bu ask.

Benim tanimim Yilmaz'in yazdiklarina benziyor sanirim. Biraz daha notr, belki gereginden gercekci bir tanimla ask 'sorunlu bir tutku'. Gucu de bu sorunlu ve tutkulu olmasindan geliyor.

Teknik insanlar icin soyle denebilir belki. Ask bir potansiyel farki, volt cinsinden. Yukler birbirini cekiyor, cekiyor, ta ki cok yaklasip da akim olusana kadar. Akim bir donusum yapiyor, potansiyel farklari esitleniyor ve ask bitiyor.

Askin surmesi, insanlarin donusmesi, hayatlarini ve goruslerini birbirlerine yaklastirmalari vs. olumlu seyler asktan farkli. Onlar yasami surdurmeye donuk tepkiler; sevgi, vicdan, sorumluluk duygusu gibi insan toplumlarini ayakta tutan mekanizmalar.

Ask kotu biseyd, ama kotu seyler de gerekli. Iyi ve kotu birbirini tamamliyor bir sekilde :)

Adsız dedi ki...

Zeynep

Sevmek paylasmaktir, ask nedir? Ask tutkudur, sahip olamamaktir bence. Sahiplik yalnizca fiziksel olarak degil ya da yalnizca duygusal olarak da degil... Fiziksel olarak butun olabilirisin ama o kisi senden coook uzaklardadir duygusal olarak, ruh olarak. Orda ask olabilir. Ruhu seninledir, duygulari seninledir ama dokunamazsin ona cunku baskasiyladir ya da uzaktadir ya da bir sekilde ulasilmazdir. Burda da ask olabilir. Mutlaka imkansiz olmasi gerekmez askin ama imkanli oldugunda da, ask yogun sevgiye donusur, saygiya donusur farkli bir bicim alir. Kimyasal birlesmelerde, iki element bir araya gelir ve 3. farkli bir madde olusur..Iste o ucuncu boyut sevgidir bence. Sen de varsin o da var ama aslinda kimliklerini bir olcude yitirip yeni bir sey ortaya cikariyorsunuz ve o da sevgi oluyor. Sevgide cok korku da yoktur, oysa askda korkular, supheler daha yogundur. Sevgide bilirisn geri donus zordur, kafasina esince gidemez cunku siz bir birlesimsiniz, bu da belki biraz aliskanligi tanimliyor. Sevgi aliskanligi da icerir. Ask her an sekil degistiren maddelere benzer, cok dokunmamalisin, coklardan uzak durmalisin kacabilir, yok olabilir.... Askdaki tutku, heyacan ondandir belki de, "ne olacak simdi" dusuncesini yasamakdir. Ask butun olmadigini bilmektir, butun olamamaktir. Merak vardir ask da....