19 Haziran 2007

terörü önlemek

ilk söz: terör yok edilemez, azaltılabilir.

terör nasıl önlenir meselesi sadece türkiye'nin değil dünyanın üzerinde kafa patlattığı bir konu. burada amerika'nın taktiği bombalar, işgaller, özgürlük kısıtlamaları falan filan. bu taktiklerin başarısızlığı sayesinde terör kanser gibi yayılıyor dünyaya.
ben her zaman ki gibi basit düşünerek bu konuyu nasıl çözeriz diye soruyorum kendime. terörün güç aldığı üç bacak görüyorum dolayısı ile mücadele edecek üç bacak:

1- güvenlik
: sonuçta bir insanın rahat rahat örgütlenip, bombalar bulup bir yeri havaya uçuramaması gerekiyor. bu işlerin bir aşamasında bir şekilde güvenlik güçlerinin bunları enseleyebilmesi lazım. bunu özgürlükleri kısıtlamayan yollar ile yapmalıyız.
2- maddi kaynak: sonuçta her terör örgütü yaşayabilmek için paraya ihtiyaç duyar. bu para nasıl kazanılır, nerden kazanılır bu bulunmalıdır. maddi kaynakları kurutacak yollar bulunmalıdır.
3- insan kaynağı: terörün devam edebilmesi için bu uğurda ölümü göze almış gönüllülere ihtiyaç vardır. işte bence bizde ve amerikada terörün bu boyutuyla ilgilenilmiyor. bu ilgilenmeme sonucunda da terör bitirilemiyor. bir insanın göz göre göre ölüme gidebilmesi için iki şeyin olması lazım:
* uğruna ölünebilecek bir büyük ideal. bunlar aşağıdakiler olabilir:
- dünyadaki bütün haksızlıkları bitirerek, dünyayı cennete dönüştürmek için, yani adil ve eşitlikçi bir sistemi inşa edecekler
- cennete gitmek için yani din uğruna mücahitler
- halkının uğradığı haksızlıkların biteceği kendi ülkeni kurmak için, yani özgürlük savaşçıları
* sevgiden uzak, yaralanmış, sarıp sarmalanmamış, kendini güvende hissetmeyen bir çocukluk ve ergenlik dönemi.

1. ve 2. maddelerde bence yeterince iyi bir durumdayız ve gittikçe iyiye gitmekteyiz.

3. madde için neler yapabiliriz?
uğruna ölünebilecek nedenleri nasıl ortadan kaldırırız?
- eşitlikçi bir sistem hayali ile ölmek istiyecekleri azaltmak için refahın halka yayılmasına ve hızlı işleyen bir hukuk devletine ihtiyaç var. bu bağlamda terörün azalması için sadece pastayı büyüten ekonomi politikaları değil pastayı olabildiğince eşit bir şekilde paylaştıran politikalarda uygulanmalıdır. türkiyenin sosyal politikalara ihtiyacı vardır. hukuk sisteminin de bilgi teknolojilerinde gelinen nokta düşünüldüğünde çok hızlı işleyen bir hale gelmesi için engel yoktur.
- mücahitleri engellemek için, diğer dinlere saygılı, sevgiyi ön plana alan dini anlayışların kendilerini ifade etmesini desteklemeliyiz. aksi ayrımcılık yapan dini yaklaşımlar cezalandırılmalıdır. eğer bir yerde dini eğitim veriliyorsa o eğitimde öncelikle bu noktalara öncelik verilmelidir. farklı dini grupların kendilerini özgürce ifade edebilmelerini sağlamalıyız. aleviler, hıristiyanlar, dinsizler... eğer tek din diye tutturursak başka dinlere saygılı ve sevgiyi ön plana almış bir dini anlayışın yayılmasını da engellemiş oluruz. yani teröre destek veririz. türkiyenin farklı dini anlayışları hem okulda hem medyada yer bulabilmelidir. insanlar türbanları ile üniversiteye girebilmelidir.
- özgürlük savaşçılarını engellemek için özgürlükleri sağlamalıyız. bunun içindir ki güvenliği arttırmak için özgürlüğü kısıtlamak kısa vadede çözüm ama uzun vadede çözümsüzlüktür. bu bağlamda farklı gruplar kendilerinin yönetimde temsil edildiklerini hissetmeli, kendi dil ve kültürlerini yaşayabilmeli ve bunları tanıtabilmelidirler. bunun için %10 barajı düşürülmeli, çok dilli belediyecilik yapmaya çalışanlar engellenmemeli, sanatçılar kürtçe şarkı söylüyor diye sahneden indirilmemeli, tek kültür baskısından vaz geçilmeli ve linç girişimcileri cezalandırılmalıdır.

şiddete yatkın bireyleri nasıl azaltabiliriz?
- çocuk hakları sözleşmesinin her maddesini uygulayabilmeliyiz
- her çocuğun haklarından haberdar olmasını sağlamalıyız
- esirgeme kurumlarının ailelere model olacak bir yer haline gelmesini sağlamalıyız
- her birey için barınma ve beslenmenin sadece yaşamaktan kaynaklı bir hak olduğunu kabul etmeli ve devletin bu ihtiyaçları sağlayabilmesini sağlamalıyız.

son söz:
terör örgütü dediğimiz yapılar eğer amaçlarında başarıya ulaşırlarsa terör örgütlüğünden kahramanlığa terfi ederler. bu açıdan terör hareketinin meşruiyeti sorgulanmalıdır. bir terör hareketinin meşruiyeti destekleyen ya da sempati duyanların miktarına bağlıdır. örnek bir tartışma olarak hamasın meşruiyeti eğer filistin halkı çoğunlukla destek veriyorsa nedir eğer çoğunluk destek vermiyorsa nedir? bu bağlamda bir terör hareketinin meşruiyetini elinden almanın anahtarı 3. maddede ne kadar yol aldığımıza bağlıdır.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Meşruiyet ile halk çoğunluğunun destek vermesi arasındaki ilişki konusundaki yorumunuza katılmıyorum. Meşruiyet ayrı şeydir, halk desteği ayrı şeydir. Filistinlilerin tamamı destek verse bile Hamas'ın meşruiyeti tartışmalıdır.

Bir örnek de ben vereyim. Eşcinsel karşıtı bir şiddet örgütü kurulsa, halkın çoğu şöyle ya da böyle destek verir. Ama bu destek, örgütü meşru yapmaya yetmez.

Adsız dedi ki...

Yanilmiyorsam mesru demek yasal demek. Bu durumda bir ulkenin yasalarinda terore izin verilmiyorsa teror orgutu hicbir zaman mesru olmayacaktir. Ama yasalar hep iyiye hak tanir diye bisey yok elbette. Iran'da porno icerik saglayanlarin idam edilmesi yasal.
yalin

MG dedi ki...

Meşru Arapça'dan gelme, şeriat'a haiz olan -> şeriat'a uygun demek, yani kanunlara hukuk'a uygun.
kurallar ?= halk desteği, bence /=

Burada ilginç bir nokta, doğruyu kim ya da ne tanımlar. Eğer halk desteği (demokrasi) doğruyu tanımlamazsa her şeyin üzerinde, iyi kötü ayrımını yapabileceğimiz referans kaynağı bir mutlak doğru var mı?

Bir tarafta Platocu idea'ların tanımladığı mutlak kavramlar dünyası var. Bir tarafta Elen dönemindeki sofistlerden beri devam eden doğru görecelidir anlayışı var. Her şehrin ileri gelenleri ne diyorsa doğru odur o şehirde.

Kendi doğrularına bağlı adam 9 köyden de kovuluyor. Gidene ağam gelene paşamcı olmak ta kolay değil. Belki de tahtırevallinin ineni çıkanı gibi görmemek gerek.

Her zamanın ve mekanın kendine göre doğruları var. Bunlardan soyutlayarak değerlendirmak eksik kalabilir.

Hırsızlık her zaman yanlıştır, aksini iddia eden olmaz. Ama feodal dönemden kalan bir güçle malların üzerine çöreklenip aynı toprağın insanını açlığa, köleliğe, insan haysiyetini kırıcı koşullara mahkum etmek gayet kanunlara uygun ve meşrudur. Bunların malını elinden alıp dağıtmak nedir şimdi?