2 Aralık 2007

otomasyon çelişkisi

ekonominin gidişatı ile ilgili genel bir çelişki kafamı kurcalayıp duruyor. otomasyon sayesinde verimlilik gittikçe yükseliyor. robotlar, yazılımlar, entegre sistemler, bilgi sistemleri... gibi birçok gelişmeyle eskiden yüzlerce insanın yapabileceği işi şimdi birkaç kişi yapabiliyor. böylelikle üretim gittikçe daha az insan kaynağı istemekte. aklımdaki temel çelişki şu: dünya nüfusu artıyor ama üretim süreçlerinin insan ihtiyacı azalıyor. böylelikle üretim süreci dışında kalacak insan sayısı artacak. bunun sonu ne olacak?

bu çelişkiye duyduğum cevaplar:

- insanların çoğu servis sektörüne kayacak. bu cevap beni tatmin edemiyor. servis sektöründe birinin çalışması için servis sunabileceği insanlar lazım. verimlilikten dolayı üretim sürecinden daha az sayıda kişi gelir elde edecekse, servis edilecek insan sayısı da azalacaktır. bu durumda servis ihtiyacı ne kadar artabilir?

- verimlilik artışıyla beraber insanların tüketimi de arttığı için üretim sektörünün insan ihtiyacı azalmayacaktır. bu açıklama avrupada 1970lerden sonraki refah ekonomisini açıklıyor gibi. yalnız günümüzde otomasyonun ulaşmaya çalıştığı seviye tüketimin artmasıyla karşılanabilecek gibi durmuyor. ben otomasyon alanında çalıştığım için bu alanın nelere gebe olduğunu sezebiliyorum.

- insanların çoğu çalışmayacak ama onların ihtiyaçları karşılanacak. bu bana pek gerçekçi gelmiyor. ben üretim sürecinin içinde yerini almamış ve orada toplumsallaşamamış kalabalıklardan korkarım.

not: bu çelişki ortadayken, daha az insanın ekonomiye katılımına neden olan kararların alınması da bana ilginç geliyor. mesela emeklilik yaşının yükseltilmesi.

neyse ben kendimi kurtarayım.

4 yorum:

MG dedi ki...

Sadece farkli bir acidan bir kac alternatif dusunce tohumu, bir sey ispatlamaya ya da karsi durmaya calismiyorum. Cok zaman harcamis degilm bu konuda.
-Uretim sektorundeki insan yogunlugunun azalmasinin topluma etkilerini olcmek icin uretimde calisan insan oranini bilmemiz gerek. Ozellikle sol dusunus uretime cok onem veriyor, ama uretim surecinde calisanlar bazinda. Cogu gelismis ekonomide bu oran artik cok dusuk. Ornegin Isvecte tarim sektorunde calisanlar yuzyilin basinda %80 iken 2000lerde %3. Benzer bir degisim sureci diger uretim kanallarinda da gerceklesebilir.
- Yine, ticaret ihmal edilmemeli. Uretimdeki insan yogunlugu baska sektorlere kaysa bile bunlari ulastirmak, pazarlamak, dagitmak, satmak icin yine insan gerekecek. Ekonominin baslangicinda uretici sinifin olmadigini unutmamiz lazim. Dogadan topladiklarini, avladiklarini birbirleriyle degis tokus ederek baslamis ekonomik surec. Simdi otomasyonla uretici sinifi yok olsa ya da marjinallesse bile geri kalan sektorler de gecerli bir ekonomik yapi olusturabilir. Uretim ve servis tek sektor degil ekonomide, ticaret aslinda en cok insan besleyen sektor.
Petrol ornegin uretim / dagitimindaki insan dagilim orani yuksek bir sektor.
- Uretim yogunlu bir ekonominin ornegi Cin, dusuk verimle de olsa mal uretip tum dunyaya satiyor. Olayin insani boyutu gerci pek ic acici degil.
-Bir kisim uretim artik commodity olsa da yeni, farkli uretim sahalari cikabilir. Bilisim bunun guzel bir ornegi.
-Sosyal sigorta kavrami ise en buyuk piramit semasi gibi. Devletler icin hep ek vergi kaynagi gibi olmus, bu TR icin de oyle US icin de oyle. Ozellikle Turkiyede hep asalaklarin beslenmesi icin bir mekanizma olmus, kisa vadeli dusunen politikacilar da hep kullanmis bunu. Ornegin issizlik sigortasi icin herkesin maasindan %3 isciden %3 isverenden %6 kesiliyor. Ama geri almak cok zor, sartlari saglayip bir de issiz kalirsan en fazla 384 milyon veriyordu gecen yil. Evet, adalet nerde. Neyse bu uzun bir konu.

yavasyavas dedi ki...

mehmetçim ben anlayamıyorum şu ekonomiyi. mesela dediğin gibi herkes ticaret yaparak geçinsin. bu durumda üretim sürecinden para kazanan insan sayısı azalırsa ticareti kimle yapacaksın. yani birine mal satmak için onda para olması gerekmiyor mu? kafam basmıyor galiba bu konuya. nasıl dönüyor dünya? nasıl yaşıyor onca insan?....

MG dedi ki...

Genc, yazdigim gibi, cok kafa zamani harcamis degilim. Ama sen uretici = alici diye dusunuyorsun. Tacirler de alir, bir mal satiyorsa 100 mali kendisi almak zorunda.
Diyelim ki hersey dogadan beles, yada uretim marjinallesti, dunyada sadece Cin uretiyor, tacirler oradan 1e alip gelip burada 100e satiyorlar. Kalan 99unu o ekonomi icinde harcamak zorunda, o da birsey alacak, onun fiyatini verecek. Baska bir tacir de baska bir sey getirecek o uretim kaynagindan. Bu farazi durumda denge aslinda Cine surekli bir net para aktarimi var demek ama gercekte mutlak uretici olamaz, o da bazi seyleri almak zorunda, fiyatlar su yada bu sekilde bir dengeye oturacaktir. Gerci bunlar biraz iddiali onergeler oldu.
Soyle dusunelim, matbaa ciktiginda hattatlar ayaklandi, isimiz elden gidiyor diye, ve zumre gucuyle bir sure engellediler. Ama sonucta teknoloji o is kolunu ortadan kaldirdi, baska is kaynaklari olustu. Tum sektorler otomasyonla kaybolamaz.
Bilkentte bir hoca Anthropology of Work diye bir ders veriyordu, lisanstayken almistim. Hindistan'daki ekonominin calismasini gosteren videoyu izletebilseydim keske sana. O garip uretimi cok kisitli ulkede bile dengeler bir sekilde kuruluyor.
Kendini kosullara gore yenilemeyip dunya benim icin, benim bildigin sekilde calissin diyenler, ne yazik ki onlar ya servis sektorune kayacaklar yazdigin gibi ya da sefil olacaklar. Hayati boyunca calismak zorunda kalmis biri olarak calismak istemeyen yada kendi bildigi gibi calismak isteyenlere karsi pek hosgorulu olamiyorum ben ne yazik ki.
Tekrar hatirlatayim, bunlari az bir kafa zamaniyla yazdim. Mantik hatalari varsa affola. (ama yoktur :P)

Yilmaz dedi ki...

Arkadaslar, Ispirin daveti uzerine ben de bir iki sey yazayim dedim.. Simdi ben iktisat doktorasindayim, 5. senem, bir de mastiri korsak 7 sene eder.. Amma benim calistigim alan miro teori oldugu icin, burada sordugunuz bu cok makul soruya bile epey yabanciyim, asiri sekilde ozellesme yuzunden..
Ama en azindan sunu diyebilirim;
Arkadaslar, uretim faaliyetini, genel olarak, sabit bir sey olarak dusunmemek lazim bence, mevcut iktisat kurgusunda hersey arz ve talep ikilisi icinde dusunuluyor, yani uretilecek meta fixed bir miktarda olsaydi, teknolojik gelisme elbet herkesi issiz birakirdi. Ancak, teknoloji gelistikce,1) devamli yeni urunler piyasaya cikariliyor, almaya niyetli insanlar oldugu surece,
2) teknoloji insanlarin marjinal katkilarini da artirdigi icin,bir yandan da 1 saatlik insan emeginin piyasada satin alabilecegi urunler de artiyor boylece..
Bu birincisi, yani yeni urun uretme tesvikinin kapitalizmin itici motoru oldugu ve komunizm gibi iktisat bicimlerini bu sayede alt edebildigi soyleniyor: bkz: Schumpeter- Creative Destruction ve William Baumol- free market innovation machine
Zaten "buyume" denen sey de boyle birsey, dunyada toplam uretilen seyler artiyor.Bunlari yapan insanlar da eskisine gore daha cogunu satin alabiliyor (degerlenmis emekleri uzerinden)
Ama tabii, kimileri iki kat artarken kimileri 222 kat artiyor, o da gelir esitsizligini iyice bozuyor..
Ama tabii, sizin de dediginiz gibi, genel olarak diyelim ki gida icin, sonucta sinirli bir tuketimi olacagi icin, teknoloji gelistikce daha az insan bu sektorde kalabilir.Genel olarak uretim sektoru icin de bu bir miktar dogrudur.
Umarim sorunun ozunu kacirmiyorumdur. Bu arada, simdiye kadar yazamadim ama, blogunuzu da takip ediyorum,kendi adima seviniyorum, bu sorulari soran muhendisler de var diye.. yani hic bozmayin, aynen devam..