25 Mart 2008

yalan çok uzayınca, doğru dırdıra dönüşüyor

yeterince uzun bir süre yanlışa maruz kalınınca, doğruyu söylemek dırdırlığa dönüşüyor. mesela demiryolu türkiye için çok önemli bir konu. demiryoluna yapılacak yatırımın faydaları say say bitmez. hem ulaşımı rahatlatır, hem kazalardan ölen insan sayısını baya bir azaltır, hem çevre kirliliğini azaltır, hem ulaşımda konfor artar, hem ticari malların taşıma maliyetini düşürür, hem taşıma maliyeti düşmesinden kaynaklı ekonomiye canlılık sağlar... zamanında ülkeyi yöneten sağcı-demokrat-dindar-muhafazakar-yenilikçi-özgürlükçü iktidarlar (hala da yönetiyorlar) demiryolu isteğini komünistlik olarak eleştirdiler. demem o ki yarım asırdır demiryoluna yatırım şart diyen insanlarımız var, ama söyledikleri "gene solcular dırdır ediyor" şeklinde algılanıyor.

aynı durum ilişkilerde de oluyor. hep aynı durumdan şikayet ediyorsanız ya da aynı konuya değiniyorsanız bir süre sonra dırdır ediyor durumunda kalıyorsunuz. söylediğinizin haklılığı önemini yitiriyor.

yanlış o kadar uzun süredir varlığını koruyunca doğruyu söylemek geri kafalılık oluyor. yanlış sürekli şekilde varlığını sürdürürken, doğru bildiğini her seferinde ifade edebilmek gerçekten çok zor. belki ifade etmek için yeni yollar denemek lazım ya da söylemekten vazgeçmek bilemedim şimdi.

7 yorum:

MG dedi ki...

Olayin 'dogru' kismina yorum yapabilirsem eger:
Liberal ekonomiye inanan biri olarak bir iki temel disinda mutlak dogrulara, kamu parasiyla bu dogrular yolunda harcama yapilmasina pek sicak bakmiyorum.
Demiryolu cok mu karli, konforlu, ekonomik? TCDD tekelinde tutup memur kafalariyla yonetmek yerine bolgelere bol, bolgelerarasi ulasim icin kurallari belirle, her bir bolgede isletme lisansini ihaleyle sat. Hatta vergi avantaji ve yatirimin belli bir yuzdesine kadar kredi destegi ver. Demiryolunun istikbaline ve ikbaline inanan, bunu lafta birakmayip elini ve parasini tasin altina koyacak yatirimci hatlarin uzerinde isletsin nasil makul goruyorsa.
Ya da otoyol mu lazim? Devlet ornegin Bursa-Izmir arasinda guzergahi belirler, hazine arazilerini tahsis eder, gerekli kamulastirmayi yapar, sartlarini belirler, buraya yol yapacak grup su kadar zaman buranin gelirini toplayacak diye ihaleye cikar. O yoldaki trafigin otoyolu besleyecegini dusunen mutesebbis kredi bulur yapar o yolu, diker basina gisesini. Gisesinde calisanlarinin kamyon soforunden 5ligi cebine indirip araba tarifesinden bilet kesmesinin de onlemini alir. Yolu feasible bulmuyorsa ihalesine girmez, eminim Izmir-Cesme otoyoluna ozel bir sirket girmezdi.

Bence devlet kurallari koyar, yolda su guvenlik tedbirleri olacak, rayda gidecek trenlerin yol kosullarina uygun hizda gidecek vb vb bunlari soyler. Kurallari ihlal edenlere, ihmal gosterip Allah'in isi diyenlere de denetim, adalet benim isim der.
Yoksa soyle yapsaydik hepimiz icin cok guzel olurdu, bakin halkin parasini suraya harcamak lazim seklinde konusmak bana pek hitap etmiyor.

Ozetle, ister bir kere soylensin ister bin o 'dogru' en azindan benim dogrum degil.
[Bunu yazmakla birlikte Turkiye kaynaklarina bakinca uzun yol ulasiminin demiryolu / denizyolu eksenine kaydirilmasinin daha verimli olacagina ben de inaniyorum. Ama altina elimi at(a)madikca bu inancin bir anlam ifade etmeyecegini de dusunuyorum. Ben sorunu planlamaci zihniyet ve ekonomik faaliyetleri plan kontrolu altinda tutma cabalarinda goruyorum.]

MG dedi ki...

Mustafa senin bloguna yazdigim yorumlar kadar kendi bloguma yazsam bu kadar kuraklik cekmezdi orasi..
Du bakalim :)

yavasyavas dedi ki...

mehmet gerçekten de bu blogtaki yorum uzunluğu kendi bloğundaki yazılardan fazla. yorumlarını bizden eksik etmediğin için teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Neyin doğru olduğuna karar verin. Demiryollarına "komunist işi" denilmesinin arkasında yatanlara bakın.

Bakın anlatayım.

Ülkede büyük şehirleri birbirine bağlayan yollar bile topraktır. Hatta çoğu kasaba yollarla itribatsızdır. Köylere hiç girmiyorum, en düz arazideki bile "dağ" köyüdür.

Dünya liberalleşiyor, piyasa serbestleşiyordur. Devlet eliyle ülkeyi kalkındıran sağ iktidar, özel sektörün bu işi ele alması gerektiğini düşünüyordur. 50 yıl önce bugün için bile modern tasavvurlar. Modern çünkü hala dünyada batan, çöken, yıkılan onlarca devletçi, sosyalist rejimi görmelerine rağmen diretenler var.

Fakat ülkede yol yoktur.

Bu ülkenin birinci önceliği yoldur.

Modern bir ülke kağnılarla(kağnılarlar toprak yollar aşarak değil, dağ ve vadiler arasından düzlükler bulup aşarak) çiftçilerin ürettiklerini tren garlarına getirmesini, sonra da trenle konforlu, güvenli ve ucuz bir şekilde o ürünleri taşımayı beklemez herhalde.

Biraz köylü olmaya gerek var bunları anlamak için.

Eee, bunu bilen, gören sağ iktidar ülkeyi yollarla donatmaya başlamıştır. Hatta öyleki yıl 2005'te hala büyük illeri birbirine bağlayan yollar taaa o sağ iktidarın yaptığı yollardır. Neyseki 2005'te bir başka sağ iktidar o yolları bölünmüş yol yapmaya karar verir. Yoksa hiçbir medeni ülke büyük illerini birbirine bağlayan yolların çift yönlü yol olmasını açıklayamaz. 2005 yılında. Hatta o 2005'te o büyük illeri birbirine bağlayan asfalt yolları bölünmüş yol haline getiren iktidar, bunun için herhangi bir istimlak yapmamıştır dahi. Çünkü ufku geniş taa o 50 küsur yıl önceki sağ iktidar belki ihtilallerle yıkılmasa çok önce bizi bölünmüş yollara kavuşturmayı aklına koymuştur ve gerekli istimlakları 50 yıl önce yapmıştır, yapılacak olan sadece asfalt dökmektir. Medeniyetin sembolü otoyolları da bir sağ iktidarın ülkemize kazandırdığını da burada söyleyivereyim.

Fakat gel gör ki büyük umutlarla seçimle ancak bir iki defa iktidara gelebilen seçim dışında hep askeri müdehalelere bel bağlayan, ancak her gelişinde krizlerle işi bırakan sol muhalefet ülkenin bu birinci öncelikli sorununa sağ iktidarın her eğitişinde yine üretmek yerine tüketmek ve yapmak yerine yıkmak anlayışı ile yol yapılmasını eleştirmiştir. Her zaman olduğu gibi alternatif sunmaktan acizdir. Hep muhalefettir. Dememiştir ki "evet yol gerekli ama tren yolu yapımını da durdurmayın"; dememiştir ama doğrudan "yol olmaz, tren yolu isterük" diye tutturmuştur. Halbuki taa o 50 yıl önceki sağ iktidar tren yolu yapımına da devam etmiştir çoğu solcunun bildiğinin aksine.

Eee, alternatif üretemeyen sol muhalefetin bu alternatifsiz, mantıksız eleştirisine de karşılık, bölgelerinde siyaset yapanlar halka uzun uzun bunu anlatmak yerine kolay işi seçmiş ve "tren komünist işi" demiştir. Fakat sağ iktidarın asıl başındakiler asla tren işini bırakmamışlardır. Hızlı tren de bir sağ iktidara nasip olmuştur. Ankara metrosu da, İstanbul metrosu da hep sağ iktidarlara nasip olmuştur. Projeyi başlatan da bitiren de. http://tr.wikipedia.org/wiki/Mehmet_Alt%C4%B1nsoy

TCDD'yi yıllar sonra karlı ve verimli hale getiren de, devletçi zihniyeti yenen de sağ iktidardır. Diğer birçok devlet müessesesinde olduğu gibi.

Fakat sol muhalefet ne yapmıştır, doğru dürüst iktidara gelememiştir ama ülkenin zihniyetini hep o yönetmiştir, sağ iktidar üretirken o hep yıkmıştır.

Son örneğini yargıtay başsavcısının tutumu ile gördük, sağ iktidarın son sol iktidar ve son ekonomik krizden beri düze çıkardığı ekonomi bir anda yön değiştirmiştir.

Bir örnek de eskilerden. Daha ilk hidro elektirik santraline 1954'de kavuşmasını bir yana bırakın memleketin, solcular hala 1950 öncesinde sanayileştiğimize inana dursun, Demirel baraj yaptıkça, sol muhalefet "Demirel toprağa elektirik mi verecek" diye dalga geçerken Demirel "kurduğum sanayi bölgeleri bir işe başlasın, bu elektirik az bile gelecek" demiştir. Ön görü farkı diyelim.

Sanırım neyin doğru olduğuna karar vermek gerekiyor önce...

yavasyavas dedi ki...

bu yazıda asıl anlatmak istediğim doğru bildiğini sürekli tekrarlama durumu idi ama yorumlar bir örnek olan demir yolu üzerine yoğunlaştı.

isimsiz hocam, anlattıklarına bakarsak sürekli olarak, her konuda ve her koşulda bir taraf (ki bu sol taraftır) haksızken, öbür taraf sürekli olarak, her konuda ve her koşulda haklıdır. bu tarz yaklaşım doğru arayışından çok bir grubun askerliğini yapmak oluyor. yani haklı-haksız, doğru-yanlış, uygulanabilir-uygulanamaz gibi kriterlerle değerlendirmek yerine tarafına göre değerlendirmek pek hoş bir yol değil.

Adsız dedi ki...

Vurgulamak istedigin noktadan dedigin gibi konu biraz sapmis gorunse de bence bazen cok uzun bir sure yanlislarla yasamak zorunda kalmamizdan kaynaklanan bir durum var ortada ve neden durumun en basinda yanlisin dogruya donusturulemedigi konusunu biraz detaylandirmak gerekiyor.Yanlisin uzun sure varligini korumasinin sonuclari ortada
(sen buna dirdir demissin ben bikkinlik diyecegim, hem soyleyen hem duyan bikiyor cunku) fakat buna neden olan unsurlar mechul. Belki de bir yanlisin dogruya donusturebilme umudu o yanlisin uzun sure var olmasina neden oluyor. Eger yanlissa neden kabulleniyoruz ki en basta, bazi zorunluluklari da beraberinde mi getiriyor uzun sure varligini koruyabilecek yanlislar acaba, yoksa yanlisi yasamaya zorunlu hissettirilen durumlar mi cikiyor ortaya....En basta alinan ve donulmesi artik imkansizmis gibi gorunen kararlar olabilir mi bunun sebebi..ma neden imkansiz olsun ki..

MG dedi ki...

Benim yorumumdaki oz kisaca net bilimsel verilere dayanmayan dogrularin kisisel dogru olarak kalacagi idi. Yani olaya disardan bakan benim X yada Y seklinde dusuncem sadece beni baglar. Mutlak - bilimsel degerlemeyle arastiran kisi kendi dogrularina ulasir ve su nedenlerle X iyidir diyebilir.
Ama butun bu mantiksal dogrulama bile X'in arkasinda onu yaptiracak guc / para yoksa bir anlam tasimaz. Ornegin bugun hala alternatifsizlikten tum hatalarina ragmen MS Windows kullaniyoruz. 15 yildir bilgisayar kullaniyorum, kac kere su daha iyidir denen OS gecti, kaci hala aktif: Dr. DOS, Amiga, OS/2, MacOS??, SCO, Linux, FreeBSD, vs vs.
Bu ornekte de kisa vadedeki faydanin uzun vadenin onune gecmesi ve bir tekelin kendi plani dogrultusunda serbest piyasayi egip bukmesi var, ama aynisi petrol/otomotiv icin de gecerli.

Isin dogrusu bu isimsiz arkadasin yorumunu ayni gun okumustum ama hemen geri yorum yapmamak icin bekledim. Cunku herseye siyah beyaz ikilemi icinde bakan bir yorum yapmis bu arkadas. Yazi icindeki orneklerin bir inanmislik icinde cercevelendigini dusunuyorum. Bir kismina katilmadigim verileri ele alip katilmadiklarima karsi ornek sunmanin burada bir anlami olmadigini dusundum.
Eski aliskanligimdir sohbet ici konulara bile munazara gibi yaklasmak, konuyu insani iliskilerin ustune koymak. Sanirim (dilerim) sonunda artik o huyumdan vazgeciyorum.