4 Nisan 2008

kendini bil (duygusal akıl 2)

kitapta zen rahibi ile samuray arasında geçen şöyle bir hikaye anlatılmış:
samuray: bana cennet ve cehennemi anlat.
zen rahibi: sen eşşeğin tekisin. senin gibilerle zaman harcayamam.
samuray: (sinirlenerek, kılıcını kınından çıkarır) seni öldüreceğim.
zen rahibi: işte bu cehennemdir.
samuray: (durumu anlayıp, kazandığı içgörü için teşekkür eder)
zen rahibi: işte bu cennettir.
tam şu anda ne hissediyorum? nedir bu duygunun adı? kolay görünen ama oldukça zor sorular bunlar. bu sorulara cevap verebilmek duygusal aklın başlangıç noktası. akıl ile duygu arasında bir bağ kurabilmenin ilk adımıdır duyguları söze dökmek.

deprem sırasında bazılarımız bir telaşa kapılır ve hemen apartmandan dışarı çıkar. bazılarımız ise hiç olmamış gibi devam eder. ilki duygulara kaptırmaya, ikincisi ise duygular ile kopukluğa örnek olarak gösterilmiş.

duygularımı söze dökebilme yeteneğimi geliştiren yer çağdaş drama derneği'ndeki yaratıcı drama lideri yetiştirme kursları oldu. söze dökebilmeyi bırak varlığından haberdar olmakla ilgili bir eksiğimin olduğunu şöyle bir olayla anlamıştım. kursun birinci aşamasındayken güven çalışması yapılmıştı. ikili eşler halindeydik. birimizin gözü kapalıyken diğer kişiyle sadece omuzlarımız birbirine değiyordu. gözü açık olan arkadaşın görevi omzunu kullanarak eşini dernek içinde dolaştırmak. tabi dolaştırırken eşinin bir yere çarpmamasını, başkalarıyla çarpışmamasını ve ayağının takılıp düşmemesini sağlamalı. daha sonra eşlerden gözü kapalı olan gözünü açtı, diğeri de kapattı. bu çalışma bittiğinde herkese ne hissettiği soruldu. anaa! bir baktım herkesten bir duygu çıkıyor. "gözüm kapalıyken korktum, açıkken rahattım, kapalıyken rahattım, açıkken tedirgin oldu, heyecanlandım, gerildim...". sıra bana geldi. ben düşünüyorum düşünüyorum bir duygu yok. soruya şöyle cevap verdim: "açıkçası bende duygu yoktu. iletişim kanalımız omuzdu. gözüm açıkken omuzdan hep aynı sinyalleri aynı anlamda kullanarak eşimin anlamasını sağladım. gözüm kapalı iken de eşimin omuzdaki hareketlere verdiği anlamları çıkarmaya çalıştım. yani yapılacak bir görev vardı ben de onu yaptım.". biliyorum mühendis meslektaşlarımın hemen hepsi benim gibi davranacaktı ama ben yine de bu olaydan sonra sorgulamaya başladım. bu insanlar mı gereksiz gereksiz duygulanıyorlar, yoksa ben mi duygularımı algılamıyorum?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Değerli arkadaşım işpir,blogunu uzun zamandır takip ediyorum.Yazdıgın yada yazdıgınız konular üzerinde düşünmek ,yorum yapmak farklı fikirleri takip etmek çok çok iyi geliyor.
Yazılarınızın devamını dilerim. sergül

yavasyavas dedi ki...

sağol sergül.