17 Nisan 2009

ergenekona karşı olmak ya da olmamak

muhabbetlerin bir parçası haline geldi: "ergenekona karşı mısın değil misin?" yaşanan problemlerde tarafımızı bu soru üzerinden belirlememizin enerjiyi boşa harcamak olduğunu düşünüyorum. uzun vadede bizi yönlendiren bir soru değil bu: karşı mısın değil misin? son profesör dalgası apaçık herkese göstermiştirki bu davada büyük problemler vardır. yine de bu davaya karşı olunamayacağını düşünüyorum. tepkimizi ve mücadelemizi de ergenekon karşıtlığına yönlendirmek yerine, hızlı işleyen, güvenilir, adil, bireyi ezmeyen, özel yaşama müdahale etmeyen, insan haklarına saygılı bir yargı sürecine yönlendirmeliyiz.

neden ergenekona ne karşı olunabilir, ne de taraf olunabilir diye düşünüyorum? birçok şey gibi ergenekon da siyah ya da beyaz değil. bu konuya üç açıdan bakıyorum. bunlar: ergenekonun umut olmasını sağlayan içeriği, ergenekonu siyasi komplo olarak adlandırmaya itecek içeriği ve yargı süreci.

umut ergenekon
insanları ölümle tehdit eden dokunulmaz kişiler vardı. memlekete darbeyi uygun gören dokunulamaz kişiler vardı. faili meçhullerin, hrant dink'in katlinin, malatya'da boğaz kesmelerin arkasında parmağı olduğundan şüphelenilen ama bir türlü dokunulamayan kişiler vardı. işte ergenekon bu kişilere sonunda dokunulduğunu göstererek umut oldu. memleketin katillerden, çetelerden ve darbecilerden kurtulabileceği umudunu verdi. bu umut bende hala devam ediyor.

siyasi komplo ergenekon
ergenekonun daha başından beri bunun bir "siyasi komplo ve derin darbe" olduğunu öne sürenler vardı. türkan saylan'ın içinde olduğu 12. dalgaya kadar bu düşünceye pek prim vermedim. şu anda bu düşüncede de haklılık payı olduğunu düşünüyorum. bütün resmi açıklamasa da bir kısmını açıklayabilir.

yargı sürecinde görünen sorunlar
- çok sayıda kişinin çok kolay dinlenmesi: hükümete muhalif olan birçok insan acaba benim de telefonum dinleniyor mudur korkusunu yaşıyor. ortaya çıkan dinleme verilerine bakarsak bu korkuda haklılar. birini dinleyebilmek hangi kriterlere bağlı? bu kriterleri kimler denetliyor? denetleyenlerin bağımsızlıkları var mı? haksız dinlemelerin cezası nasıl veriliyor?
- yeterli şüphe: türkan saylan'ı göz altına almak ve evini aramak için yeterli şüphe neydi? şüphenin yeterli olması için kriterler nelerdir? bu kriterleri kimler denetliyor? denetliyenlerin bağımsızlıkları var mı? hatalı uygulamalar nasıl cezalandırılıyor?
- kişisel hayata müdahale: mesela türkan saylan'ın evinde el konulan şeyler ne kadar mantıklı? bir kişinin evini ararken el konulabilecek malzemelerde uygun kriteri kimler belirliyor ve uyguluyor? ...

sorunların kaynağı ve iyimser senaryo
ergenekon davasında çıkan sorunların kaynağını tamamen yargı sürecinde görüyorum. evet fettullah birşeyleri yönlendiriyor olabilir. burada sorumlu fettullah değildir. yargı sisteminin yönlendirilebilir ve haksız muameleler doğurabilir olmasıdır. yargılama sürecindeki bu problemler akp hükümeti ile ortaya çıkmış problemler değildir. bunu araştırmak isteyenler pınar selek davasını ya da kürt meselesiyle ilgili birçok davayı araştırabilirler. iyimser bakarsak ergenekon davasındaki yanlışlıklar türkiye'de yargılama sürecinin düzeltilmesi için yeterli bir kamuoyu ve irade oluşturacaktır. bu yüzden tepkilerin ergenekona karşı değil, yargı sürecindeki aksaklıklara yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. zaten türkan saylan da gözaltı sonrası yaptığı konuşmada bu davayı değil, hukuk sistemini gündemine almıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ergenekonda sonuna kadar gidilmelidir.
türkiye bu kamburdan kurtulmalıdır.
eşitlik varsa,demokrasi varsa ve türkiye bir hukuk devleti olacaksa(şu an değil bence)bütün karanlık iş ve ilişkilerden arınmalıdır.