11 Şubat 2007

kurtuluş savaşında mıyız

bu ülke nereye gidiyor ben göremiyorum. bir gazateci öldü. öldüren kahraman oldu.
şimdi de bu kuvayi milliye yemini. bu ne kardeşim ya. izlemeyenler burayı tıklayabilirler. kimsiniz kimi öldüreceksiniz. her görüş, her etnik grup, her inanç eline silah mı alsın. kan gövdeyi mi götürsün. kurtuluş savaşındayız duygusu yaratılıyor. bu insanlar ülkenin top yekün bir savaşın içinde olduğu bir durumu hayal edebiliyorlar mı? eğer hayal ettiklerini düşünüyorlarsa ırak'a baksınlar.
bu silaha tapanlar haklı olabilir mi, soruyorum kendime:
kabul ediyorum. tarihe şöyle bir bakınca, halkın eline silah almasının gerektiği anlar hep olmuş. yalnız bu anlara baktığında, bunların hepsi ya ülke işgal altındaysa olmuş ya da iç savaş ve devrim koşullarında. örnekler kurtuluş savaşı, küba devrimi, hitlere karşı avrupa yeraltı örgütleri...
kabul ettiğim bir şey daha şu: eline silah alan grup eğer kazanırsa kahraman, kaybederse hain olur.
bu koşullar haricinde her hangi bir durumda eline silah almanın toplumları ne hale getirdiğine çok rahat bakabiliriz: bizim 70 ile 80 aramıza bir göz atalım yeter.
peki soruyorum: bu ülke işgal altında da, askeri fes edilmiş te mi bu insanlar ellerine silah alma ihtiyacı duyuyorlar.
yada bu ülkede devrim koşulları mı var. var diyene gülerim. devrim kimin devrimi olacak diye sorarım: şeriatçıların mı, sosyalistlerin mi, kürtlerin mi, faşistlerin mi. bunların her hangi biri ülke yönetimini zorla ele geçirmeye kalksa sonuç bir iç savaş ve parçalanmadan başka bir şey olamaz.
bu yüzden diyorum ki eline silah almayı öven her türlü düşünce günümüz koşullarında vatan hainliğidir. eline silah almayı, şiddeti öven her türlü olay suç sayılmalı ve cezalandırılmalıdır.
tabi bunu sağlayabilmek için en önemli ön şart herkesin öncelikle çıkarını sonrasında kültürünü, inancını, düşüncelerini zarar görmeden savunabileceği bir hukuk devleti

2 yorum:

Adsız dedi ki...

evet mustafa,

bu ülke yaklaşık 20 yıldır birileri tarafından yavaş yavaş iç savaşa doğru itekleniyor.

bu ülke insanlari 12 eylül faşist darbesinden sonra bir süre uyutuldu (sindirildi) ve bu uyku döneminde yerleştirilen pıtraklar yavaş yavaş ülkeyi germek ve kendi içine kapanmasını sağlamak için çeşitli zamanlarda değişik yerlerde sürgün verdi.

bunlara örnek vermeyeceğim.

ancak senin asıl soruna gelirsek şiddet neden körüklenir? ne için bir ülkede yaşayan insanlar etnik ve mezhep ayrılıklarından dolayı iç savaş yaşar, ve neden bu ülkeler genelde az gelişmiş toplumlardan veya halklardan oluşur.

30 yıl boyunca mücadele veren bir IRA nasıl oldu da irlanda nın AB ye girmesi ardından 5 yılda çözüldü. peki neden bir USA kendi içinde bir iç savaş yaşamaz yaşananlar sadece münferit olay olarak görülür ( gariptir amerikada bireysel işlenen cinayetler ve şiddet, herhangi bir ülkede yaşanan iç savaştan daha fazla can alıyor) de bizim gibi sosyo-ekonomisi bozuk, eğitim seviyesi ( ki burada da amerikadan örnek vereceğim yönetenlerin elit olduğu halkının geri kalanlarının eğitiminin o kadar önemli olmadığı bir ülkeye göre bizim eğitim seviyemiz daha iyi ancak yönetenler dedik ya onlar ülkenin çıkarları için proglanmış bir eğitime tabi tutuluyorlar ve bu insanlar amerikada yaşayan 5 bin ailenin üyeleridir) düşük ülkeler kendi halklarını homojenize edip çatışma kültürünü yok edemez yada ettirilmez.

evet mustafa bende sana soruyorum,
bir ülke düşün 60 yıldır bir cenderenin içine hapsedilmiş olsun,
ve bu ülke içinde yaşayan halkın sürekli bir yerleri kaşınsın( kürt,ermeni,rum,alevi,solcu,dinci) sence bu ülkedeki insanlar nereye kadar bu kaşımalara duyarsız kalabilir yada ne kadar kendilerini bu kaşımalardan koruyabilir.

yavasyavas dedi ki...

sağol abisi, güzel yazmışsın.
ben de son vurguna katılıyorum. ve bu yüzden de derhal "kaşımanın" suç sayılmasından yanayım.